12.yy.da doğudan batıya TİMPANON* ve PSALTERİON** adında iki çalgı geldi. Bunlardan psalteriona 15.yy.da Venedikli usta Spinetti tarafından klavye ve mekanizma eklendi ve bu gelişmeden sonra bu çalgı “epinet” ile anılır oldu. Epinet mekanizması aynı kalmakla beraber değişik teller ve bir klavye daha eklenerek geliştirildi. Yeni gibi görünen bu çalgıya da “klavsen” (Fr.Clevecin İng.Harpsikord Alm. Flügel İta. Clavicembalo Cembalo) adı verildi. Böylece daha gür sesin yanında ayrı ayrı klavye ile olsa da “piyano” ve “forte” çalış imkanı elde edilmiş oldu.Uzun süre eşlik çalgısı (sürekli bas) olarak kullanılan klavsen için 16.yy.dan sonra solistik parçalar bestelenmeye başlandı. 18.yy. sonlarına doğru sesi büyük salonlar için yetersiz kalmaya başlayınca yerini ve o zamana kadar görmüş olduğu ilgiyi daha gür ses üretebilen piyanoya bıraktı.Timpanona tuş ve mekanizma eklenerek klavikord meydana geldi. Bu çalgının geliştirilmesiyle de (1711) Piyano icat edilmiş oldu. Floransalı Bartolomeo Cristofori’nin yaptığı bu çalgıyla aynı anda piyano ve forte çalınabiliyordu ve o zamanki adı da “Piano e Forte” idi.Piano e Fortenin yaygınlaşması çok hızlı oldu. Almanya Fransa İngiltere ve Avusturya’da yapım atölyeleri açıldı ve değişik tiplerde üretilmeye başlandı. Ne var ki bu gidişe bestecilerin ilgisi aynı hızda olmadı. Piyano için ilk eseri M. Clementi*** piyanonun icadından 62 yıl sonra 1773’te besteledi. Beethoven bile piyano için derin duygular ifade eden eserler yazmış olmasına rağmen Haydn’a ithaf ettiği ilk piyano sonatlarına “Piyano için” değil de “klavsen ve piyano için” başlığını uygun görmüştür.
2. YÖNTEM
Betimsel bir alan araştırması olan bu çalışmanın evreni “Çalgı eğitiminde teknik olgular” şeklinde ifade edilebilir. Bu evreni temsil ettiği düşünülen örneklem ise “piyano eğitiminde teknik olgular”dır.
Bu araştırmanın konusu ve kapsamı gereği yazımlanmış ve yazımlanmamış veri kaynaklarının her ikisinden bilirkişi görüşlerinden ayrıca araştırmacının kendi eğitsel uygulamaları deneyimleri ve sonuçlarından yararlanılmıştır.
3. BULGULAR VE YORUM
Bu bölümde toplanmış olan verilerin araştırmanın problemi çerçevesinde çözümlenmesiyle elde edilen bulgulara ve yorumlarına yer verilmiştir.
3.1. Piyano Tekniğinin Tarihi Temelleri
Klavye eklenmezden önce timpanon tahta çubuklarla vurularak psalterion da göğüste tutulup telleri tırnakla çekilerek çalınıyordu. Klavye ve mekanizma eklendikten sonra ise bu çalgılar elin genellikle 1. ve 5. parmağı kullanılmaksızın çalınıyor diğer üç parmak da gerektiğinde birbirlerinin altından ve üstünden geçiriliyordu. “Klavikord ve klavsenin tınısı hassastı ve başparmağın hantallığı geçiş sırasında tını rengini bozmaktaydı. Ayrıca üst üste çift klavyeli çalgılarda (klavsen ve org) başparmak kullanımı ile ikinci üst klavyede kolun haddinden fazla kaldırılması gerekiyordu. Bu da çok zorlanmış bir kol tutuşu idi. Yine bu eski çalgılarda tuşlar çok kısa olduğu için aşağı klavyede başparmağa yer kalmamaktaydı”. (Pamirs.161)Ev ortamı gibi küçük mekanlarda çalınan epinet ve klavikordun sesleri çok azdı ve insanın konuşma sesini bile bastıramıyorlardı. Daha fazla ses elde ederek çalma ihtiyacından dolayı klavsene yeni teller eklendi. Bach’ın eserleri de 1. parmağın kullanılmasını zorunlu kılıyordu. “O zamanın melodileri icabı tonalitelerin azlığı ve elin fazla yer değiştirmemesi başparmağın diğer parmaklarla işbirliği etmesine ihtiyaç göstermiyordu. Klavsen çalanlar dört parmakla bütün eserleri icra edebiliyorlardı. J.S. Bach* klavsen çalgısına bütün tonaliteleri sokunca başparmağın diğer dört parmağa yardımı icabetti. Böylelikle başparmak tekniğinin ilk kurucusu Bach oldu”. (Fenmens.53)Artık çalgı gelişiyor eserler büyüyor ve dolayısıyla da çalma zorlukları ortaya çıkıyordu. Bach’ın yazdığı“Klavierbüchlein” (Klavye Kitapçığı) isimli kitap bu ihtiyaçtan doğmuştur. Gerçi daha önce Girolama Diruta (1593) Francois Kuperin (1717) ve daha sonraları Carl Phillip Emanuel Bach (1753) F.W. Marpurg (1755) tarafından yazılan kitaplar da bu konuya ilişkindir.Bu kitapların ortak özelliklerinin parçaların nasıl çalışılacağından ziyade nasıl çalınacağına ilişkin bilgi ve yaklaşımlar içermesi olduğu söylenilebilir. Asıl amaçlanan ifadeli çalma ve kompozisyonun önemini anlatmaktır. Diruta’nın kitabının hangi klavyeli çalgı için yazıldığı bile belli değildir. Fakat parmak numaraları (duate) ve kolların durumuna ilişkin bazı yaklaşımlar içermesi piyano tekniği tarihi açısından önemlidir.Bu kitaplardan bugün piyano eğitiminde en çok kullanılan Bach’ın yazdığı (Klavierbüchlein)dır. Bach’ın otantik ismi “Preambula” olan 2 sesli Envansiyonlar’ı ve “Sinfonia” veya “Fantasia” olarak adlandırılan 3 sesli Envansiyonlar’ı ile küçük prelüd ve fügleri bu kitapta bulunmaktadır.Bach’ın Envansiyonlar için söylediği direktifler (1723) o güne kadarki klavye eğitimini özetler niteliktedir:“aaaboard müziğini seven ve özellikle temiz çalmayı öğrenmek isteyenler için izlenilecek doğru yol önce iki seslileri düzgünce çalarak ilerlemek ve sonra 3 seslileri sırasıyla çalmak (ki sadece bu değil); aynı zamanda iyi bir biçimde düzgünce çalmaktan başka onları iyice geliştirmek ve en önemlisi de şarkı söyler gibi bir stilde çalarak kompozisyondan zevk almaktır.” ( Eskioğlu 1999)Itır Eskioğlu’nun yaptığı bir araştırma ile ülkemiz piyano eğitimcilerinin Bach’ın Envansiyonları’nı öğrencilerine “teknik veya müzikal etüt olarak veya dinleti ve konser parçası olarak değil; bir tür klavye çalışması tanıma eseri öğrencinin çalma becerisini geliştirme ve edindiği bilgileri uygulama yapıtı olarak” verdikleri ortaya çıkmıştır. Bu da Bach’ın yukarıda geçen direktifleri ile tamamen örtüşmektedir.Klavierbüchlein o gün olduğu gibi bugün de aynı amaçla kullanılmaktadır.
3.2. Bugünkü Anlamda Piyano Tekniği
“Technique sözcüğü Yunanca’daki Tekhnikos sözcüğünden Fransızca’ya geçmiştir. Bu sözcük de tekhne sözcüğünden gelir ki anlamı sanattır. (Şens.21)Tekniği güçlü bir piyanistin bastığı bir akorun hatta tek bir sesin bile anlam yüklü nitelikli bir ses olabileceği piyano eğitimcilerince kabul gören bir görüştür. Yapıtı oluşturan her sesin anlam ve nitelik açısından doyurucu olarak çalınması gerektiğini ve bunun da teknikle elde edilebileceğini düşünürsek “sanat eşittir teknik” sonucunu benimsememiz yerinde olacaktır. Başka bir kaynak “teknik” kavramını “düşünsel yaratıcılıktan bağımsız olarak hünerli icra yeteneği ve onun gerçekleştirilmesi” olarak tanımlanmaktadır ki bu sanatsallık veya eğitsellik kaygısıyla yapılmış bir tanıma benzememektedir.Bir başka tanıma göre teknik “Bir sanat bir bilim bir meslek dalında kullanılan yöntemlerin tümü. Bir icracının mesleğindeki uygulamaya yönelik becerisi bilgisi ve gücüdür.”(Sözers.695) Piyano tekniği ise şu şekillerde tanımlanmıştır: “Piyano tekniği piyano çalma eylemine doğrudan katılan piyanistik elemanların* piyanoya uyumudur”.(Küçüks.70) “Piyano tekniği sonuçta fiziksel ruhsal ve sinirsel koşulların ve bu koşullara uyum gösterebilmenin bilimidir”.(Pamirs.100) “Biz teknikten enstrümandan doğru yapıda güzel zengin ton ve forte ya da piyano nüansın sağlanması yeteneğini kastediyoruz”. (Leber ve Stark 1856. Kırtıl1996).Piyano tekniği ile bu tanımlara uygun anlamda ilk ilgilenenler “Piyano tekniğinin kurucuları ” olarak kabul edilen M. Clementi ve J.B. Cramer** olmuşlardır. Cramer etütleri ve Clementi’nin “Gradus ad Parnassum” etütleri piyano tekniği için yazılmış ve bugün de başvurulmakta olan önemli çalışma örnekleridir.
3.3. Salt Parmak Tekniği
Clementi ve arkadaşlarına göre her piyanistin eşit kuvvette on parmağa sahip olması gerekmektedir. “Clementi yazdığı egzersiz ve etütlerle elin üstünün düz ve parmak uçlarının aynı hizada durması yalnızca parmakların hareket etmesi ve zayıf parmakların kuvvetlenmesini amaçlamıştır ki bu öğretiye günümüzde salt parmak tekniği denmektedir”.(Küçüks.70) Girolama Diruta’nın “Kol ele rehberlik etmelidir” dediği gibi daha önce yaşamış olan kuramcılar şüphesiz ki klavye tekniği ile ilgili bazı önerilerde bulunmuşlardır. Bunlar doğru ve önemli yaklaşımlar olarak kabul edilebilir. Fakat yukarıda da görüldüğü gibi piyano tekniği ile ilgili ilk kurallar M. Clementi tarafından koyulmuş önemli direktif ve yönlendirmelerle de desteklenerek piyano çalmanın kuramı oluşturulmuştur. Piyanistik elemanların kendi direktifleri doğrultusunda bir biçim kazanmaları ve hareket etmeleri için bazı araçların yardımına gereksinim duyan Clementi Logier (İng.) adlı bir orgcunun buluşu olan “chiroplast”ı çok benimsemiştir. 19.yüzyıl chiroplastın popüler olmasından dolayı piyano tekniğinde aletlere bağlı bir yüzyıl olarak kabul edilir. Bu alet parmaklardan birkaçını sabit tutup diğerlerini çalıştırmaya yarıyordu ve o yıllarda ünü tüm Avrupa Rusya ve Amerika’ya kadar yayılmıştı. Daha sonraları geliştirilerek “Guide-main” adını alan bu alet F. Liszt tarafından da kullanılmıştır. Fakat önemsiz bir alet olduğunu ilk söyleyen de O olmuştur. Clementi okulunun üyelerinden olan Hummel (1778-1832) başparmak geçişlerinin önemini vurgular Kalkbrenner (1785-1849) bilek tekniği ile ilgilenir Ehrlich çalışırken kolların hareketini önlemek için koltuk altlarına bir kitap sıkıştırmayı önerir. Tüm bu arayışlar parmakların kuvvet eşitliği prensibi üzerine oturmaktadır. Hanon* ve Czerny** de yazdıkları egzersiz ve etütlerle bu okulun ünlü isimleri arasındadır.